Liberal Demokrat Parti (LDP) eski Genel Lideri Cem Toker, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Cumhurbaşkanı adaylığını açıklayan Memleket Partisi Genel Lideri Muharrem İnce’ye seslendi. Toker, “Öfkenizde çok haklı olabilirsiniz. Ancak bence lütfen öfkenizi yeniniz. Ülkenin bekası için, öfkeniz sağduyunuzun önüne geçmemeli. Cehennemin yoluna taş döşemiş siyasetçi pozisyonuna düşmeyiniz.” dedi.
“SAMİMİ OLDUĞUNUZDAN KUŞKUM YOK”
Toker’e İnce’den cevap geldi. Toker’e hitaben iki sayfalık mektup kaleme alan Muharrem İnce, tek adayla seçimlere girilmesinin Cumhur İttifakı’nın işine geldiğini düşündüğünü belirtti. İnce, mektubunda şu değerlendirmelerde bulundu: “Sn. Cem Toker Twitter’dan bana yazdığınız açık mektubu dikkatlice okudum. Samimi olduğunuzdan kuşkum yok, o nedenle hem size hem de sizin nezdinizde birebir niyette olan samimi seçmenlere kendi açımdan sıkıntıyı anlatmak için bu mektubu yazıyorum.
“KİMLERİN SESİ OLDUĞUMUZU ANLATMAYA ÇALIŞTIK”
Bildiğiniz üzere, 2018 seçimleri sırasında ve sonrasında tekraren kamuoyu ile paylaştığım gelişmelerden sonra partimden ayrılıp yol arkadaşlarımla birlikte yaklaşık 2 yıl evvel Memleket Partisi’ni kurduk. O günden bugüne kadar da daima ülkeyi dolaşarak yaptığımız mitinglerde, TV programlarında, toplumsal medyada, gazetelerde neden bu türlü bir yola çıktığımızı maksadımızı, kimlerin sesi olduğumuzu anlatmaya çalıştık.
“”ÖFKE İLE YOLA ÇIKMADIK”
Kanaatinizin bilakis öfke ile yola çıkmadık, aklımız bize mevcut muhalefet yapısı ile Erdoğan’ın devrilemeyeceğini söylediği için ve artık bu duruma katlanamadığımız için çıktık. Gönüllülerinden diğer destekçisi olmayan, üyelerinin bağışları ile ayakta duran 2016 model bir otobüsten öteki mal varlığı olmayan bu partinin ömrünün uzun olamayacağını düşünmüş olacaklar ki muhalefetten kimse bizi bir masaya davet etmedi.
“SARAYA GİDEN CHP’Lİ İFTİRASINI ATIP KENARA ÇEKİLDİLER”
Ayrıca yaklaşık 3 yıldır dillendirdiğimiz bahisler duymazdan gelindi. 2018 yılı seçimlerinde neden 12 bin sandığa gözlemci konulmadığı açıklanmadı. Secim sistemini takip etme teziyle kurulduğu söylenen sistemin seçim gecesi neden çöktüğünün hesabı verilmedi. Cumhurbaşkanı kampanyası sırasında bana yakın olduğu bilinen milletvekillerinin neden listelere konulmadığı açıklanmadı. Seçimlerden sonra seçimlerin değerlendirildiği toplantıya neden Cumhurbaşkanı adayının çağrılmadığına ait rastgele bir açıklama yapılmadı. Saraya giden CHP’li iftirasını atıp kenara çekildiler. Seçim gecesine ait başlatılan linç kampanyasını organize eden parti yetkilileri misyonda tutuldu.
“TASFİYE EDİLMEK İÇİN ADAY GÖSTERİLDİM”
Ne var ki 2018 seçimlerinde partiden 8 puan yani %35 daha fazla oy almam parti delegelerinde bir umut doğurdu, CHP uzun yıllar sonra birinci kere %30 barajını geçiyordu. Delegeler kendi inisiyatifleri ile başlattıkları kampanya ile 700 imza toplayarak kurultay daveti yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadıklarımdan evvel Kemal Kılıçdaroğlu karşısında aday olmayacağımı açıkladım. Bu doğrudur. Fakat, seçim sürecinde ve sonrasında yaşadıklarım aslında seçilmek için değil tasfiye edilmek için aday gösterildiğimi gösteriyordu. Partim ve ülkem için en yanlışsız şeyin delegelerin sesine kulak vererek aday olmak olduğuna kanaat getirerek aday oldum. Bu sefer da birtakım delegeler üzerinde baskı kurularak daha evvel verdikleri imzaları geri çekmeleri sağlandı.
“CHP PARTİ İDARESİ, ERDOĞAN ÜZERE İŞİNE GELMEYEN ŞEYLERİ DUYMAZDAN GELDİ”
Demem o ki, CHP parti idaresi birebir Erdoğan üzere işine gelmeyen şeyleri duymazdan geldi işine gelmeyen gelişmeleri de son derece demokrat (!) tekniklerle bastırdı.
“ÇAĞRILARIM DUYMAZDAN GELİNDİ”
Yine 3 yıldır muhalefeti bu seçimlere önemli bir biçimde hazırlanmaya davet ettim. Sizin de üzerinde çok durduğunuz seçim güvenliğini, sandıklara sahip çıkılması gerektiğini söyledim. Tekraren gelin sandık güvenliği için bir ortaya gelelim bu hususta iş birliği yapalım dememe karşın bu davetlerim da duymazdan gelindi. Bütün bunlar size de tuhaf gelmiyor mu?
“6’LI MASA’NIN MUHALEFET MODELİ MİLLETİMİZDEN TEVECCÜH GÖRMEMEKTEDİR”
Gelinen durumda kamuoyu araştırmaları göstermektedir ki, 6’lı Masa çerçevesinde ortaya konulan muhalefet modeli milletimizden yeteri kadar teveccüh görmemektedir. Bu yüzden, cumhurbaşkanı adayı olarak benim ve Memleket Partisi’nin oyundaki süratli artış Masaya bel bağlayanları büyük bir tedirginliğe sürükledi. Daha evvel bizi görmeyenler, sesimizi duymayanlar bu tedirginlikten olsa gerek belediyelerden maaşlı kimi gazetecileri, toplumsal medya trolleri üzerinden adeta terör estirerek güya 6’lı Masa’nın bugünkü halinin sorumlusu benmişim üzere bana saldırıyorlar. Çabucak belirtmeliyim ki, bu reaksiyonları umursamıyorum ve hiçbir yılgınlık emaresi göstermiyorum. Bilakis, bu ergence hallerin kederimi daha güzel anlatmama yardımcı olacağı kanaatindeyim.
“6’LI MASA İSTEKLİ BİRLİKTELİĞE DAYANMIYOR”
Zira sadece Kemal Bey’i cumhurbaşkanı yapmak için uygulanan bu strateji halkımız tarafından tasvip edilmiyor. Bugün büyük bir muhalefet çatısı olarak sunulan 6’lı Masa aslında, bağımsız aktörlerin istekli birlikteliğine dayanmıyor. CHP Genel Merkez katında geliştirilen bir fikrin, 4 cılız partiye adeta rüşvet verilerek kabul ettirildiğini milletimiz görüyor.
“İYİ PARTİ’NİN NASIL MASAYA SİLLE TOKAT GERİ OTURTULDUĞUNA ŞAHİT OLDUK”
Toplam oy oranı %1,5 bile olmayan bu 4 partiye kabinede 8 makam vaat edildiğini ve bu partilerin meclise CHP listelerinden ayrılacak kontenjanlar ile gireceğini biliyoruz. Başka yandan, masadan kalkma niyetini açıkça beyan eden GÜZEL Parti’nin nasıl sille tokat, yaka paça masaya geri oturtulduğuna daima birlikte şahit olduk. Rüşvet, şantaj, linç ve karalama ile açıklanabilecek bir süreç sonunda Kemal Beyefendi lider adayı olarak açıklandı ve haliyle halk bu duruma reaksiyon gösteriyor.
“VATANDAŞIN DA TIPKI ONAYI VERECEĞİ MANASINA GELMİYOR”
Erdoğan’ın berbat idaresine duyulan yansıyı Kemal Bey’in kendi lider adaylığını onaylatmak için kullandığı ve bu adaylığı adeta gasp ettiği düşünülüyor. Kemal Beyefendi, ittifak parti önderlerine kendini onaylatmış olabilir lakin bu durum tabandaki vatandaşın da birebir onayı vereceği manasına gelmiyor. Hakikaten ittifak içindeki birtakım partilerin tabanlarından gelen seslerin bu tarafta olduğunu herkes görüyor. Oy oranlarımızdaki artışın esas sebebinin bu reaksiyon olduğunun farkında olduğunuzu umuyorum.
“KEMAL BEY’İN ADAYLIĞI MUHALEFETİN ORTAK KARARI DEĞİL”
Açıkça görülüyor ki Kemal Bey’in adaylığı sanıldığı üzere muhalefetin ortak ve istekli kararı değildir. Hem kurulan masanın sakil yapısı hem de masada muhatap alınıp ülkenin geleceğine ortak edilen şahısların bozuk sicili, halkı bu masadan uzaklaştırıyor. AKP’nin kurduğu çarpık ekonomi anlayışının mimarlarından Ali Babacan, Suriye sıkıntısını ülkemizin başına bela eden ve milyonlarca göçmen ve sığınmacının ülkemize gelmesine sebep olan Ahmet Davutoğlu, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olduğunu her fırsatta lisana getiren Temel Karamollaoğlu kurulan ittifakı zayıflatmaktadır. Bu isimlerin karar alma süreçlerinde faal olma ihtimali bile tabanda birçok seçmeni huzursuz etmektedir. Üstelik muhalif seçmenler partilerine oy verdiklerini zannederken sandıktan bu partilerin milletvekillerinin çıkma ihtimalini ise hiç istememektedir.
“3 YILDIR MUHALEFETİN KUSURLARINI ANLATIYORUM”
Öyle bir hava estiriliyor ki, güya ben partiden yeni ayrıldım güya bugün söylediklerimi yeni söylüyorum. Yaklaşık 3 yıldır bu iktidarın gönderilmesi için neler yapılması gerektiğini, muhalefetin kusurlarını anlatıyorum. Benim söylediklerime parti yöneticileri kulak tıkasalar da tabanın bana hak verdiği ortadadır. Muhalefet cephesi olarak tek adayla değil çoklu adayla secime gidilmesi gerektiğini her fırsatta söyledim. Bugün de birebir görüşteyim. Daha evvel 2014 seçimlerinde Ekmeleddin Bey’in adaylığında olduğu üzere bugün de kamuoyunu manipüle etmek için geçersiz anketler yayınlanmakta ve muhalifler için yalancı cennet kıssaları uydurulmaktadır.
“BU ANLAYIŞIN ERDOĞAN’I YENECEĞİNE İNANMIYORUM”
Sn. Toker, İçtenlikle bilmenizi isterim ki ben bu anlayışın ve adayın Erdoğan’ı yeneceğine inanmıyorum. Tek adayla girilmesinin Cumhur İttifakı’nın işine geldiğini düşünüyorum. Erdoğan’ın emeli bütün muhalefeti tek bir kayığa bindirip ondan sonra tekmeyi vurmaktır. Toplam oyu %1,5’u geçemeyen ve toplumsal temsili zayıf olan partilerle yalnızca adaylığını onayladıkları için sürdürdüğü ittifakı Kemal Beyefendi vakit varken bozmalıdır. Seçimin ikinci tipe kalması durumunda Erdoğan kaybedecektir. Ben bunu görüyorum ve tek maksadım bunu gerçekleştirmektir.
“ÜLKEMİN MENFAATİNİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE TUTARIM”
Benim aday olmak üzere bir şahsî tutkum yok, herkes bilsin ki ülkemin menfaatini her şeyin üzerinde fiyatım. Bununla birlikte adaylığımın gördüğü ilginin bu muhalefet anlayışını benimseyenlere birtakım şeyleri fark ettirmesini umut ediyorum. Siyaset bir vekalet işidir. Biz belli bir seçmen kümesinin vekili olarak siyaset yapıyoruz. Bir toplumsal talebi dillendiriyoruz. Benimle yola çıkan, partiye yardımda bulunan, gece gündüz menfaati olmadan çalışan yol arkadaşlarımı hiçe sayarak kendi başıma alabileceğim bir karar da olamaz. Herkese içindeki Memleket sevgisi kadar muvaffakiyetler dilerim.
Saygılarımla,
Muharrem İnce”
